HZ.EBUBEKİR R.A - SEYYİD MUHAMMED ŞERİF BUHARİ

İçeriğe git

Ana menü:

HZ.EBUBEKİR R.A

SİLSİLEİ ŞERİF

Server-i yar-ı Güzin Efendimizin(s.a.v) en yakın arkadaşı,sırdaşı,yoldaşı….Cahiliye döneminde yaşamasına rağmen,hiçbir kötülüğe bulaşmamış, tertemiz bir ruh.
Kendileri orta boylu,seyrek sakallı,sakalı siyah, beyaz sayısı az olmakla birlik de, zayıf,duruşunda tam bir yok olma hali ve masumiyet…
Fakat din düşmanlarına karşı,tam bir arslan..
Resulullah’ın halifesi,hicret ve mağara arkadası,davete ilk icabet eden,Aşere-i Mübeşşirenin(cennetlemüjdelenen)birincisi,peygamberlerden,sonra insanların en hayırlısı.....
Tarikat-ı Nakşibendi nin ilk halkası..
Adı Abdullah,künyesi Ebu Bekir,Lakabı  Sıddık..
Hem anne hemde baba tarafından Allah Rasulunun dedelerinden MÜRRE de Peygamber Efendimizin temiz soyuna dayanmaktadır.Kureyş kabilesine mensuptur.Fil vakasından sonra 573 yılında dünyaya geldi.Annesinin daha önce iki evladı yaşamayınca, Hz.Ebubekir dünyaya geliyor,annesi kucağına alıp Kabeye götürüyor ve yaşaması için ‘’Allahım bu çocuğu bana bağışla’’ diye dua ediyor. Kabe nin her yanından ‘’çocuğun yaşayacak,seni sevindirecek,Tevrat da adı Sıddık olarak bildirildi.’’nidası geliyor ve bunu orada ki herkes duyuyor.Hz.Ebubekir imana gelen ilk  hür erkektir.Kadınlardan Hz.Hatice,kölelerden Zeyd bin Harise ve çocuklardan Hz.Ali ‘dir.


38 yaşında müslüman olan Hz.Ebu Bekir,bu yaşına kadar asla içki kullanmamış,putlara tapmamış,her türlü sapıklık ve hurafeden uzak durmuş,iffeti ve güzel ahlakı ile tanınmış bir kişiydi.Hz.Ebu Bekir’e,Resulu Ekrem(s.av)peygamberliğini bildirip, Müslüman olmasını teklif ettiğinde hiç tereddüt etmeden islamiyeti kabul etmişti.Babası,annesi,çocukları ve torunları da müslümanlığı kabul ettiler.Hatta bir hadisi şerifte’’Her kime imanı arz ettiysem,yüzünü buruşdurur,tereddütle bakardı.Ancak Ebu Bekir Sıddık imanı kabul etmede hiç tereddüt ve duraklama göstermedi.’’buyurulmuştur.
Hz.Ebu Bekir ,Müslüman olunca ilk işi çok sevdiği arkadaşlarına gitti.Onları da Müslüman olmaları için ikna etti.Eshabı Kiramım ileri gelenlerinden ve cennetle müjdelenenlerden olan Osman bin Affan,Talha bin Ubeydullah,Zübeyr binAvvam,Abdurrahman bin Avf,Sad ibni Vakkas,Ebu Ubeyde bin Cerrah gibi yüksek şahsiyetler onun tavsiyeleri ile Müslüman olmuşlardır.
Hz.Ebubekir,Peygamber Efendimiz ne söylerse,itiraz etmez hemen kabul ederdi.Hatta herkesin itiraz ettiği meseleleri bile itirazsız kabul ederdi.Peygamberimizin Miraç mucizesini de aynen itirazsız kabul ederek SIDDIK  ismini aldı.Kafirler, Peygamber efendimizin miraç hadisesini duyunca alay etmeye başladılar.Kendilerince haklı gibi, Ebu Bekire gelerek ‘’Senin arkadaşın bir gece de kudüse gittiğini söylüyor.’’deyince, Hz.Ebu Bekir :’’Eğer Muhammed(s.a.v)söylüyorsa doğrudur.gitmiş,gelmişdir.’’ diyerek kafirlerin şaşkın bakışları arasında Efendimize gidip ‘’Ya Resulallah!Miracınız mübarek olsun!Allahu Teala ya sonsuz şükürler olsun ki,bizleri, senin gibi büyük bir peygambere,hizmetçi yapmakla şereflendirdi.Parlıyan yüzünü görmekle,kalbleri alan,ruhları çeken tatlı sözlerini işitmekle nimetlendirdi.Ya Resulallah!Senin her sözün doğrudur,inandım, canım sana feda olsun.’’diyerek Efendimize olan bağlılığını bildirdi ve o gün Sıddık adını alarak bir kat daha yükseldi. Hz.Ebu Bekir ,Resulullah’ın en yakın dostu idi.’’Arkadaşlığı ve malı bana Ebu Bekir den daha bereketli olan yoktur.Eğer ümmetimden dost edinseydim, Ebu Bekir’i dost edinirdim.Fakat İslam muhabbeti vardır.’’buyurarak Efendimiz(s.a.v)  Hz.Ebu Bekir in değerini bize anlatmaktadır.
Mekke den Medine ye hicret de ,O na yoldaş ve arkadaş oldu.Bu hicret esnasında kafirlerden sığınmak için bir mağaraya sığındılar.Mağarada üç gün kaldılar.Mağaraya girmeden önce Hz.Ebu Bekir:’’Allah için, Ya Resulallah içeri girmeyin!Ben gireyim,içeride zararlı bir şey varsa temizleyip size zarar vermesin ‘’ diyerek içeri girdi.İçeriyi temizleyip biraz düzeltti,fakat duvarda irili ufaklı delikler vardı.Onları bez parçaları ile kapattı.bir iki deliğe parça kalmayınca onları da ayağı ile kapatıp Efendimizi içeri çağırdi.Allah Resulu içeri girip ,dinlenmek için kafasını Ebu Bekirin dizine koydu ve uyumaya başladı.Bu sırada Ebu Bekirin ayağını bir yılan sokdu.Resulullah uyanır korkusu ile hareket etmedi ama acısından gözyaşı çıkararak Resulullahın yüzüne damladı.Bu gözyaşına uyanan Efendimiz ‘’Ne oldu ya Eba Bekir?’’diye sorunca,Ebu Bekir:’’Ayağımı kapattığım delikden,bir yılan ayağımı sokdu.Size zarar vermesin diye ayağımı delikden çekmedim’’deyince , Resulullah Efendimiz’’çek ayağını’’buyurarak Ebu Bekir ayağını delikden çekince ortaya heybetli ve zehirli bir yılan çıkdı.Resulullah Efendimiz yılana’’Ey utanmaz yılan,benim mağara arkadaşıma,sırdaşıma eziyet etmeye, Allah dan korkup benden utanmıyormusun?’’ deyince yılan:’’Ey Allah ın Habibi  insan ve cinlerin peygamberi.Sana yalnız insanlar değil,hayvanlar,kuşlar,yılanlar,karıncalar ne kadar mahlukat varsa hepsi sana aşıktır.Hatta bu köleniz,gözü yaşlı,büyüklerimizdenyüksek vasıflarınızı dinlemiş,mübarek yüzünüzü görmeye aşık olmuştur.Bu mağarayı şereflendireceğinizi biliyordum.Onun için çok uzun zamandır sizi bu mağarada bekliyordum.Siz gelince büyük bir aşkla sizi görmeyi beklerken Sıddık buna engel olunca,sizi görememenin acısıyla onu sokdum.Bu küstahlığımı ne olur bağışlayın.’’diyerek özür diledi.Resulullah da özrünü kabul etti ve tükrüğünü Ebu Bekirin yarasına sürünce ağrısı tamamen geçti.

Ayrıca bu mağarada Resulullah Efendimiz,Ebu Bekir Sıddık a diz üstü oturmasını,gözlerini yummasını,dilini üst damağına yapışdırmasını ve ALLAH ismi celalini sadece kalbinden tekrarlamasını emrettiler.İşte kıyamete kadar en karanlık devirlerde bile saffetinden,parlaklığından zerre kaybetmeyecek olan yol (zikr-i hafi) yolu böylece başlamış oldu.Bu yolun ilk yolcusu da Allah ın Kuranı Kerim de bizzat faziletinden bahsettiği,böylece de faziletini inkarın küfre vardığı Ebu Bekir Sıddık oldu.Tasavvuf ilminin bütün yüksek marifetlerine kavuşmuşdu.Resulullah ın kalbine akıtılan feyizlerin,marifetlerin hepsi O na da verilmişdi.Resulullah dan sonra, Allahu Teala yı en iyi bilen ve en çok ibadet eden O dur.İnsanların yaratılışları farklı olduğu için tasavvuf yolları da ayrılmışdır.
(MEŞREB,ALLAHIN TECELLİLERİNİN HER KİŞİ DE FARKLI OLMASIDIR.)
Bu ümmetin sonra gelen evliyası,Resulullahtan gelen feyizlere,nurlara iki yoldan kavuşmuşdur.Birisi Nübüvvet yolu diğeri de Vilayet yoludur.Müslümanlar nübüvvet yolunun bütün marifetlerine Hz.Ebu Bekir vasıtası ile kavuşmuşlardır.Eshabı Kiramın hepsi,Allahu Teala ya bu yolla kavuşmuşlardır.
Hz.Ebu Bekir  Neseb ilminde de yükselmişdi,Arapların soylarına ait vakaları en iyi bilendi.Aralarında ki kan davalarını halleder,O nun hakemliğine ve kararlarına itiraz olmazdı.!!Rüya tabirini Ebu Bekire vermekle memur edildim.''buyurdular Efendimiz(s.a.v)
Bir gün Resulullah Efendimiz ashabıyla oturuyordu.Bu arada  Cebrail Aleyhisselam da gelerek sohbete dahil oldu.İçeriye ayrı ayrı Hz.Ömer ve Hz.Osman girdiği halde yerinden kımıldamayan Cebrail  Aleyhisselam içeriye Hz.Ebu Bekir girince hemen ayağa kalkdı.Bu durumu soran Peygamberimize Cebral şöyle dedi:’’Ebu Bekir benim hocam olduğu için o gelince ayağa kalkdım’’ deyince ,bunun nasıl olduğunu soran Efendimize Cebrail’’Allahu Teala Adem’i yaratıp, tüm meleklere ona secde etmelerini istediğinde,bende bir kibir meydana geldi.Bu esnada Ebu Bekirin ruhu geldi ve beni uyararak sırtımı sıvazladı ve bana ‘’bu duygundan vazgec,hemen secde et ‘’der demez benden o duygu şeytana gitti ve o secde etmeyerek Allahın lanetini üzerine aldı’’ dedi.Daha sonra ben nasıl kalkmayayım ayağa Ebu Bekire der.
Resulullahın tüm savaşlarında yanında olmuş,kendi vücudunu Resulullahı korumak için kalkan olarak kullanmıştır.Bedir,Uhud,Hendek savaşlarında büyük kahramanlıklar göstermiş,Tebük harbinde sancaktarlık görevini yürütmüştür.PeygamberEfendimizin son hastalıklarında üç gün imamlık görevinde bulunup,17 vakit namaz kıldırmış,3 vaktinde de Peygamberimiz Ebu Bekire uyarak namaz kılmışlardır.
Resulullah’ın vefat haberi Medine ye düşünce herkesin aklı başından gitti,Hz.Ömer kılıcını eline alarak:’’Resulullah öldü diyenin kellesini koparırım.’’ deyip kendinden geçmişdi.O sırada Hz.Ebu Bekir,Resulullah efendimizin mübarek yüzüne bakarak ‘güzeldin,şimdi daha da güzelliğin artmış’’ diyerek mübarek yüzlerini öperler.Efendimizin vefat ettiği hanesinden çıkarak  Eshabı Kiramın arasına girdi’’Kim Resulullah’a inanıyorsa bilsin ki  O şu an öldü,Rabbine kavuşdu.Kim de Allah’a inanıyorsa iyi bilsin ki Allah ölmez O  her zaman diridir.’’buyurarak  aklı başından giden herkesin, aklı başına geldi.
Hz. Ebu Bekir  632 senesinde Resulullah vefat edince,Eshabı Kiramın sözbirliği ile halife seçildi.Böylece Peygamberimizin vekili ve Müslümanların halifesi oldu.
Hz.Ali buyuruyor ki:’’Beni hz.Ebu Bekir ve Hz.Ömer den üstün tutan,iftira etmiş olur.İftira edenleri dövdükleri gibi,onu döverim.’’

Abdulkadir Geylani Hazretleri Gunyetit Talibin kitabında buyuruyor ki: Peygamber Efendimiz(s.a.v)buyurdu ki:’’Allahu Teala dan istedim ki,benden sonra halife Ali olsun.Melekler dedi ki:Ya Muhammed,Allahu Teala nın dediği olur.Senden sonra halife Ebu Bekir Sıddık dır.’’
Resulullah Efendimiz(s.a.v) vefat edince İslamiyetden ayrılma tehlikesi birdenbire büyüdü.Her tarafı dehşet bürüdü.Her tarafdan kara haberler gelmeye,hatta Mekke,Medine ve Taif ten başka bütün Arabistan halkı İslam dan ayrıldılar.Mürtedlerin sayısı çoğalmaya başlayınca ilk iş olarak bunların üzerine ,daha önce Resulullah Efendimiz in Üsame ye verdiği sancakla 8 bin asker le birlikde Şam a gönderdi.İslam düşmanları bu hareketi görüp korktular.Çünkü Müslümanlar zayıf olarak bu kadar büyük bir orduyu Şam a göndermezlerdi diyerek,korktular.Hz.Ebu Bekir tüm din düşmalarının üzerine gidip İslam Devletinin temellerini sağlamlaşdırmış ve Rum ordularıyla da savaşarak İslam topraklarını genişletmiştir.
Hz.Ebu Bekir makam ve idare işlerine hep ehil kişileri vermiştir.
Hicretin 13.senesi,Cemaziyelahir ayının 7.pazartesi günü hastalanıp 15 gün hasta yattıktan sonra aynı ayın 22.Salı gecesi,akşamla yatsı arasında,Resulullah a kavuşdu.
Hastalığı sırasında vasiyetlerini yapıp Eshabı kirama Halifenin Ömer konusunda daha layık olduğunu bildirerek,tevhid kelimesiyle son nefesini veriyor.

*****
Son Peygamberin veziri olacaksın


Ebu Bekri Sıddık önceleri tüccar idi. Sefer ve ticaret yapardı. Ekseri Şam’a giderdi. Seferde iken, çok tesirinde kaldığı bir rüya gördü. Gökten dolunay inip, Kâbe-i muazzamaya gelmiş ve sonra parça parça olmuş, parçalar Mekke’deki her evin üzerine düşmüş, sonra da tekrar bir araya gelip göğe yükselmişti. Fakat, kendi evine düşen ay parçası evde kalmış tekrar göğe yükselmemişti. Ebu Bekri Sıddık iki eliyle onu kucaklamış ve sinesine basmış, evin kapısını kapayarak da ay parçasının çıkmasına mani olmuştu.

Sabahleyin heyecanla uyanan Ebu Bekri Sıddık, hemen oradaki bir Yahudi âlimine gidip, rüyasını anlattı. O da dedi ki: (Bu rüya karışık rüyalardan biridir. Bunun tabiri yapılamaz.)

Fakat bu söz onu tatmin etmemişti. Devamlı bu rüyanın tabirini düşünüyordu.
Bir zaman sonra ticaret maksadıyla gittiği yerde, rahip Bahira’ya rüyasını anlattı. Rüya Bahira’nın çok dikkatini çekti. Bunun için Ebu Bekri Sıddıka sordu:
- Sen nerelisin?
- Kureyş’tenim.
- Tamam. Şimdi rüyanı tabir edeyim. Mekke’de, bu kavimden, beklenen ahir zaman Peygamberi gelecektir. Yakınlarda zuhur edecektir. Onun hidayet nuru her yere yayılacak. Sen, O hayatta iken Onun veziri, vefatından sonra da Halifesi olacaksın!.

Ebu Bekri Sıddık ne yapacağını şaşırmış haldeyken, rahip Bahira sözlerine şöyle devam etti:
- Şimdi sen hemen memleketine dön! Ona ulaş! Ona vahiy gelmeye başladığında, git herkesten önce Ona iman et!

Ebu Bekri Sıddık bu tabiri kimseye anlatmadı. Peygamber efendimiz, peygamberliğini tebliğe başlayınca sordu:
- Peygamberlerin, peygamber olduklarına dair delilleri vardır. Senin delilin nedir?
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Peygamberliğime delil, o rüyadır ki, bir yahudi âliminden tabirini istedin. O âlim, “Karışık bir rüyadır, itibar edilmez” dedi. Sonra rahip Bahira, doğru tabir etti. Ya Eba Bekir, seni Allah’a ve Resulüne iman etmeye davet ederim.)

Bunun üzerine kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldu.
Hazret-i Ebu Bekir, Peygamber efendimizin huzurunda Müslüman olur olmaz, (Ya Resulallah, müsaade ederseniz, arkadaşlarımı da huzurunuza getireyim, onların da Müslüman olmalarını, ebedi saadete kavuşmalarını istiyorum) diyerek arkadaşlarına koştu.

Arkadaşlarım dediği, Hazret-i Osman, Talha, Zübeyr, Abdurrahman bin Avf, Sa’d bin Ebi Vakkas ve Ebu Ubeyde bin Cerrah gibi, ileride Eshab-ı kiramın ileri gelenlerinden ve ismen Cennetle müjdelenenlerden olacak kimselerdi.

İmam-ı Begavi, (Mealimüttenzil) adlı tefsirinde, Lokman suresinin, (Bana yönelenlerin yoluna uy) mealindeki onbeşinci âyet-i kerimenin tefsirinde, Ata’dan, o da ibni Abbas hazretlerinden nakil etmiştir. Buyurdu ki, âyet-i kerimedeki kimseden murad Ebu Bekri Sıddık’tır. Müslüman olduğu vakit hemen arkadaşları olan, Osman, Talha, Zübeyr, Sad bin Ebi Vakkas, Abdurrahman bin Avf ve Ubeyde bin Cerrah’ın yanına vardı. Onlara durumu anlatıp, iman etmelerini söyledi. (Sen bu şekilde tasdik edip, iman ettin mi?) diye sordular. Evet, O doğru sözlüdür, siz de iman edin, dedi. Sonra hepsini alıp, Resulullahın huzuruna götürdü. Müslüman oldular. Bunların Müslüman olmaları Hazret-i Ebu Bekrin irşadı ile oldu. Allahü teâlâ onun methinde buyurdu: (Bana yönelenlerin yoluna uy), yani Ebu Bekrin yoluna tâbi ol, demektir.


Hz. Ebubekir (r.a) ile Hz. Ali (r.a)'nın Münazarası:

Bir gün Ebu Bekir Sıddık (r.a) Resulüllah(S.A.V)'ın evine geldi. İçeri gireceği sırada, Hz. Ali Bin Ebi Talib (r.a) da geldi.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) (Geri çekilip) :
-Ya Ali sen buyur, gir dedi.
O da cevap verip, aralarında, aşağıdaki uzun konuşma oldu:
-Ya Ebu Bekir! Sen önce gir ki, her iyilikte önde olan, her hayırlı işte ileri olan, herkesi geçen sensin.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Sen önce gir ki! Resulüllah'a (s.a.v) daha yakın sensin.
Hz. Ali (r.a) :
-Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v)'tan işittim.
"Ümmetimden, Ebu Bekir'den daha üstün bir kimsenin üzerine güneş doğmadı" buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne nasıl geçebilirim ki, Resulüllah (s.a.v) kızı Fatıma(r.a)'yı sana verdiği gün,
"Kadınların en iyisini, erkeklerin en iyisine verdim" buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v):
"İbrahim(a.s)'ı görmek isteyen Ebubekir'in yüzüne baksın" buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah(s.a.v):
'Adem (a.s)'ın hilm sıfatını ve Yusuf (a.s)'ın güzel ahlakını görmek isteyen Ali Mürteza'ya baksın' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Senin önünde gidemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v):
"Ya Rabbi! Beni en çok seven ve ashabımın en iyisi kimdir? dedi. Cenab-ı Hak:Ya Muhammed! Ebu Bekir Sıddıktır," buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v) Hayber'de:
"Yarın sancağı öyle bir kimseye veririm ki, Allahü Teala onu sever. Ben de, onu çok severim" buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v)
"Cennetin kapıları üzerinde 'Ebu Bekir Habibullah' yazılıdır" buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) Hayber gazasında, bayrağı sana verip
'Bu bayrak Melik-i Galibin, Ali Bin Ebi Talib'e hediyesidir' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Ya Eba Bekir, sen benim gören gözüm ve bilen gönlüm yerindesin".
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Kıyamet günü Ali cennet hayvanlarından birine binmiş olarak gelir. Cenab-ı Hak buyurur ki 'Ya Muhammed!(s.a.v) Senin baban İbrahim Halil, ne güzel babadır. Senin kardeşin Ali Bin Ebi Talib ne güzel kardeştir."
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin geçemem. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Kıyamet günü, Cennet meleklerinin reisi olan Rıdvan adındaki melek Cennete girer. Cennetin anahtarlarını getirir, Bana verir. Sonra Cebrail (a.s) gelip, Ya Muhammed (s.a.v)! Cennetin ve cehennemin anahtarlarını, Ebu Bekir Sıddık'a(r.a) ver, istediğini Cennete, dilediğini Cehenneme göndersin der."
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki:
"Ali kıyamet günü benim yanımdadır.Havz ve Kevser yanında, benimledir. Sırat üzerinde benimledir. Cennette, benimledir. Allahü Teala'yı görürken, benimledir."
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senden önce giremem. Çünkü Resulüllah(s.a.v)
"Ebu Bekir'in imanı, bütün mü'minlerin imanı ile tartılsa, Ebu Bekir'in imanı ağır gelir" buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır."
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Ben sadıklığın şehriyim.Ebu Bekir onun kapısıdır."
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Kıyamet günü Ali bir ata biner, görenler, acaba bu hangi peygamberdir? Derler.Allahü Teala, bu Ali Bin Ebi talib'dir, buyurur."
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Ben ve Ebu Bekir, bir topraktanız. Tekrar bir olacağız."
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Allahü Teala, ey Cennet! Senin dört köşeni, dört kimse ile bezerim.Birir Peygamberleri üstünü Muhammed'dir(s.a.v).Biri, Allah'dan korkanların üstünü Ali'dir.üçüncüsü kadınların üstünü Fatımat'üz Zehra'dır. Dördüncü köşesindeki de temizlerin üstünü Hasan ve Hüseyin'dir."
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Sekiz Cennetten şöyle ses gelir'Ebu Bekir! Sevdiklerinle birlikte gel, hepiniz Cennete girin."
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Ben bir ağaca benzerim,Fatıma bunun kökü,Ali gövdesi, Hasan ve Hüseyin meyvesidir."
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Allahü Teala Ebu Bekirin bütün kusurlarını affetsin. Çünkü O kızı Aişe'yi bana verdi.Hicrette bana yardımcı oldu.bilal-i Habeşi'yi, benim için azad etti."
Resulüllah(s.a.v')in bu iki sevgilisi, kapıda böyle konuşurlarken, kendileri içeriden dinliyorlardı. Hz. Ali'nin sözünü kesip içeriden buyurdu ki:
-Ey kardeşlerim Ebu Bekir ve Ali! Artık içeri girin.Cebrail (a.s) gelip dedi ki, yerdeki ve yedi kat göklerdeki melekler sizi dinlemektedir.kıyamete kadar birbirinizi övseniz, Allahü Teala yanındaki kıymetinizi anlatamazsınız.
İkisi birbirine sarılıp, birlikte Resulullah'ın(s.a.v) huzuruna girdiler.
Resulullah'ın(s.a.v):
-Allahü Teala ikinize de yüzbinlerce rahmet etsin. İkinizi sevenlere de, yüzbinlerce rahmet etsin ve düşmanlarınıza da yüzbinlerce lanet olsun, buyurdu.
Hz. Ebu bekir Sıddık dedi ki:
-Ya Resulallah(s.a.v) Ben Ali kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem.
Hz.Ali dedi ki:
-Ya Resulallah (s.a.v) Ben de Ebu Bekir kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem ve başını kılıç ile bedeninden ayırırım.
Hz. Ebu bekir Sıddık(r.a):
-Ben, senin düşmanlarına Kevser havzından su vermem, buyurdu.
Hz. Ali de:
-Ben, senin düşmanlarını Sırat üzerinden geçirmem, buyurdu.

*****
Anam babam sana feda olsun

Hatice validemizle Peygamber efendimiz evlenecekleri zaman, Hazret-i Hatice, bir şahsı gizlice Server-i kâinatın huzuruna şu haberle gönderdi:
(Bize, kendi şöhretli halinle, bir fakire varıp, zevceliği kabul ettin diye tan ederler. Bir miktar çeyiz gönderseniz, az da olsa ben onu çoğaltıp, halka gösteririm. Ayıplayanların ayıplaması def olur.)
Resulullah, mütefekkir ve mütereddid kalkıp, evden çıktı. Pazara geldi. Ebu Bekri Sıddık uzaktan sevgili arkadaşının geldiğini görünce çok sevindi. Efendimiz aleyhisselam doğru Ebu Bekri Sıddıkın dükkanına geldi. Ebu Bekri Sıddık da karşılayıp, üzüntülü olduğunu görünce, (Ya Muhammed-ül-emin! Anam babam sana feda olsun. Niçin üzüntülüsün?) dedi. Fahr-i âlem, (Ya Eba Bekir, Hatice’ye çeyiz götürmem lazım) buyurdu. Ebu Bekri Sıddık, (Ya Muhammed-ül-emin! Yetmiş devem, Şam’a ticarete gitmişti. Bugün salim ve ganimet ile geldiklerini müjdelediler. Kerem edip, karşılayın. Hepsi senindir. Kervan başı olan şahsa durumu bildirin. O kervanın başındaki şahsa, azat edeceğimi, yüz altın vereceğimi, Ebu Bekrin bunu vaad etmiş olduğunu söyleyin) dedi.

Efendimiz aleyhisselam kervanın önüne geldi. O kervanbaşı şahsa durumu anlattı. Sana nişan vereyim buyurduğunda, kervanbaşı, ben senden nişan istemem, ben ve develer, sana fedadır diyerek, develeri Hatice-i kübranın sarayına doğru sürdüler. Pazar ortasına gelince Ebu Bekri Sıddık bir kimse gönderip, develeri getirip, bu aradan geçirsinler dedi. Getirdiler. Ya Muhammed-ül-emin, bir miktar durun dedi. Hizmetçi gönderip, kendi evinden renkli ipekli kaftanlar getirtip, her birini bir devenin yükü üzerine çekti ve (Muhammed-ül-emin’in kötüleyenleri, haset edenleri, üzüntülü, gamlı olsunlar diye çeyizleri renkli ipekli kumaşlar ile iletmeli) dedi.
O develeri, üzerlerinde ipekli-renkli kumaşlar ile örtülü olarak, Mekke-i mükerremeyi dolaştırıp, Hatice validemizin evine ilettiler..
**
İmam-ı Begavi hazretleri, Mesabih’de diyor ki:
Resulullah S.AV buyurdu ki:
''Bize her nimeti veren ve iyilik eden kimseye karşılığını verdik. Ebu Bekrin iyilik ve ikramının karşılığını veremedik. Hak teâlâ kıyamette ona karşılığını verir. Ebu Bekrin malının fayda verdiği gibi, bir kimsenin malı bana fayda vermedi. Eğer ben dost edinseydim, Ebu Bekri dost edinirdim. Lakin bilmiş olun, sizin sahibiniz, Allahü teâlânın dostudur.''


Allahım şefaatlerine nail eylesin..AMİN..

 
 
Ara
İçeriğe dön | Ana menüye dön